AMED-MEYAFARQİN
  IRAK'IN SOYKIRIMI EL-ENFAL 1
 

IRAK'IN SOYKIRIM DOSYASI: EL-ENFAL 1
(1780 kelime)
(3727 kez okundu)
Yazdırılabilir Sayfa
: NİHAT KAYA

Kürtlere soykırım kampanyası: El-Enfal


Devrik Irak lideri Saddam Hüseyin ve yedi arkadaşı, dün Kürtlere soykırım yapmaktan hakim karşısına çıktı. 1980'li yıllarda yürüttüğü Enfal kampanyası sonucu 100 binden fazla Kürt'ün öldüğü, binlerce köyün de yerle bir edildiği operasyondan sorumlu olan Saddam Hüseyin, soykırımdan yargılanmaya başladı.

Davada eski Irak lideriyle birlikte altı kişi daha yargılanıyor. Bunlar arasında Halepçe'de 5 bin sivili zehirli gazla öldürüen Kimyasal Ali lakaplı Ali Hasan El Mecid de bulunuyor.

Enfal operasyonunda 3 bini aşkın köy yok edilirken, on binlerce Kürt de göç etmek zorunda kaldı. 5 bini aşkın Kürdün yine Saddam rejimi tarafından kimyasal gazlarla öldürüldüğü Halepçe katliamıysa, bu davanın kapsamı dışında tutuldu.

1988 yılının şubat sonlarında başlayıp eylül başlarında sona eren Enfal operasyonunda yaklaşık 100 ile 182 bin arasında Kürt öldürüldü. Bir soykırım olan bu operasyondan kurtulanlar ise bunun etkilerini hiçbir zaman üzerleinden atamadılar. Hollanda başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinin Baas rejimine temin ettiği yasaklı kimyasal silahların yüzlerce yerde kullanıldığı Enfal nasıl gelişti? Kürtler o günlerde ne yaşadı?

Ali Hasan El-Mecid komuta etti

Kelime anlamı ganimet olan, 'El-Enfal', 1988 Şubatı sonlarında başlayıp, eylül başlarına kadar altı ayrı coğrafi bölgede yürütülen, birbirinin devamı olarak tasarlanmış toplam sekiz askeri saldırının oluşturduğu diziye verilen isimdi. Operasyonun genel komutası, Kerkük şehrinde üslenmiş olan ve Mart 1987'den sonra Ali Hasan El-Mecid tarafından yönetilmeye başlanan Baas Partisi Kuzey Bürosu'ndaydı. Net sayısı tam bilinmemekle birlikte, en az 100 bin, bazı kaynaklara göre ise 188 bin kişinin bu operasyonda kaybolduğu belirtilmektedir.

Enfal'ın ana askeri hamlelerini, 1.ve 5. Kolorduların düzenli birlikleri yapıyordu, İran cephesinden fırsat kaldığında diğer birliklerin desteğini de alıyordu. Seçkin Cumhuriyet Muhafızları Enfal'ın ilk evresinde görev aldılar; Enfal'da yer alan diğer birlikler arasında ise Özel Kuvvetler (Quwat al-Khaehs), Komando Kuvvetleri (Maghawir) ve Acil Kuvvetler (Quwat al-Taware) bulunmaktadır. Acil Kuvvetler, Baas partisi kontrolündeki terörizme karşı şehir timleridir. Son olarak ise düzenli ordunun önünde yerleşim yerlerine girip köyleri yakmak ve yağmalamak, kaçak köylüleri takip edip yakalayarak teslim etmek gibi çeşitli destek faaliyetleri ise paramiliter 'Kürt cahşları' tarafından yerine getiriliyordu.

Enfal hazırlıkları

Ancak Ali Hasan El-Mecid'in Kürtlere karşı harek‰tının mantığı 6 ay süren bir askeri harek‰tın ötesine gidiyordu. El-Mecid'in 1987'de atanmasıyla bir soykırım makinesi harekete geçirildi ve çarkları 1989 Nisan'ına kadar dönmeye devam etti. El-Mecid'in Kerkük'e varışının ardından birkaç hafta içinde Irak hükümetinin Kürt problemini bir defada ve sonsuza dek çözmek istediği ve bu amaca ulaşabilmek için devletin bütün kaynaklarını koordineli biçimde kullanacağı anlaşıldı. 1987'de bu amacın önünü tıkayan bir şey varsa o da lojistik yetersizlikleriydi. Çünkü Enfal için gerekli olan askeri birliklerin ve materyalin büyük bölümü h‰l‰ İran savaş cephesindeydi.

Enfal operasyonlarını birebir yaşayan Koma Komalên Kžrdistan yürütme Konsey Üyesi Xoşyar Hüseyin, operasyonların başta sınırlı bir sayıda askerle ağır şekilde ilerlediğini belirtiyordu. İran Irak savaşının bitimiyle cephede bulunan bütün askerlerin operasyon bölgesine aktarıldığını söyleyen Hüseyin, 'O güne kadar, hiçbir operasyona bu kadar askerin katıldığını görmemiştik. Her yer asker kaynıyordu. Üstelik ordu bütün teknik araçlarını Kürdistan'a kaydırmıştı. Yerden tanklar, havadan uçaklar gece gündüz durmadan çalışıyorlardı' diyor.

'Tek Kürt evi kalmayacak'

İran-Irak savaşı boyunca İran devleti Güney Kürtlerini, Irak da İranlı Kürtleri kullandı. Bunun en basit örneği 4 Mart 1987'de İran askerlerini KDP ve YNK peşmergelerini de yanına alarak Rewandžz'un doğusundaki Irak topraklarından sekiz km. içeriye girmeyi başarmasıyla yaşandı. Irak rejimi kendisine karşı yapılan ve iki rakip Kürt partisini bir araya getiren bu ittifak ile deliye dönmüştü. 13 Mart'ta yabancı bir gazeteciyle yapılan bir röportajda Irak kabinesinden bakan Haşim Hasan El-Aqrewi şöyle demişti: 'İranlılar bu insanlara kirli görevler yaptırmaya çalışıyorlar. Bölge coğrafyasını çok iyi bildikleri için, İranlılar onları sadece Humeyni Muhafızları'nın ve İran kuvvetlerinin kılavuzları olarak kullanıyorlar.'

Daha sonra YNK'ye geçen eski bir askeri istihbarat subayının Middle East Watch'a (Ortadoğu Gözlem Merkezi) o bahar Kerkük'te yapılan ve Erbil, Kerkük, Duhok ve Süleymaniye valilerinin, 1.ve 5. Kolordu komutanlarının ve bölük komutanlarının ve Baas Partisi üst düzey yetkililerinin katıldığı bir toplantıyı aktardı. Ali Hasan El-Mecid'in öfkeli bir ses tonuyla, Erbil Ovası'ndaki Kürt köylerinde 'yıkılmamış tek bir ev bile kalmayacak' diye emrettiğini söylüyordu. Yalnızca Arap köyleri kalacak diyen El-Mecid; 'Ben gelip denetleyeceğim ve dokunulmamış tek bir ev görürsem, bundan oradaki birliğin komutanını sorumlu tutarım' diyordu.

Yasak bölge olarak ilan edilen Güney Kürdistan'da her türlü tarım da yasaklanmıştı. Hükümet uçakları düzenli uçuşlarla izinsiz tarımı denetliyordu. Herhangi bir yerde tarım yasağı ihlal edilmişse, bundan bölge güvenlik komiteleri sorumlu tutulmaktaydı. Kürt bölgelerinde tahıl satışı ve vilayetler arası tarımsal ticarete çok sert kısıtlamalar getirilmişti.

İnsanların un, pirinç, tuz, yağ, gaz yağı, sabun, deterjan gibi temel ihtiyaçlarını dahi eve kaçak yollardan getirmek zorunda kaldıklarını anlatan görgü tanıkları, bazen kadınların bazı şeyleri elbiselerinin içinde saklayarak geçirmeye çalıştıklarını, askerler bunu fark ettiklerinde eşyalarını alıp yaktıklarını söylüyorlar. Yiyecek saklarken yakalanan erkeklerin ise, 'peşmergelere göndermek için yiyecek sakladıkları' gerekçesiyle tutuklandığına ve kaybolduğuna dair birçok hikayeler anlatıyorlar.

703 Kürt köyü ortadan kaldırıldı

16 Nisan 1987 yılında sivillere karşı ilk kimyasal saldırıların başlatıldığı Balîsan Vadisi, yiyecek ve erzak girişini önlemeye çalışan ve bunda kısmen başarılı olan hükümet kontrol noktalarının bulunduğu bir 'yasak bölgeydi'. Sadece bu saldırıda 64-142 arası insan öldü. Middle East Watch'un tahminine göre, bu saldırıdan sonra tutuklanıp, Erbil'deki gözaltı merkezine götürülen ve daha sonra bir daha dönmeyen iki otobüs dolusu erişkin ve yetişkin erkek bulunmaktaydı. Bir dizi tanık bunların sayılarının 70 ile 76 arasında olduğunu söylemektedir: Balîsan'dan 22, Şêx Wesen'den 50 ve civar köylerden 4 kişi.

Balîsan Vadisi'ndeki kimyasal saldırıdan beş gün sonra, piyade birlikleri ve buldozerler Güney Kürdistan'daki yüzlerce köy üzerinde çalışmalarına başladı. 1987 harek‰tları sırasında ordu en az 703 Kürt köyünü ortadan kaldırdı. Bunlardan 219'u Erbil bölgesinde; 122'si Kerkük'ün güneydoğusunda Germiyan olarak bilinen engebeli düzlükte ve 320'si Süleymaniye vilayetinin değişik kısımlarındaydı. Daha az olmak üzere Behdînan da bundan nasibini almıştı.

'Kelle bizim, mal sizin'

El-Mecid'in talimatıyla Enfal operasyonları esnasında Alaya Şoreşgeri peşmergesi olan Xoşyar Hüseyin'in anlatımları birbirini doğrulamaktadır. Enfal'de kullanılan temel sloganın 'kelle bizim, mal sizin' olduğunu belirten Hüseyin, soykırım olarak tanımladığı uygulamaları şöyle anlatıyor: 'Enfal esnasında, kadınlarda d‰hil olmak üzere, Kürtlere ait ne ele geçirmişlerse her şey ele geçirenindi. Bu sloganla Irak askerleri köylere 'vahşice' saldırıyorlardı. Ulaştıkları bütün Kürt köylerini yakıp, mallarına ve kadınlarına el koyuyorlardı. Halk kaçarak, dağlara sığındı. Yanında hiçbir şeyleri olmayan insanların bir kısmı uzun süre dayanamayıp, teslim oldu. Çoğundan bir daha haber alınamadı. Bunun sonucu, 182 bin insan o dönemde kaybedildi. Götürülen kadınlar, Güney da Irak'ta oluşturulan pazarlarda, Kuveyt gibi ülkelerinden gelen zengin Araplara satıldılar.'

17 Ekim 1987 Nüfus sayımı

1987 'bahar temizliği'nin ve henüz başlamakta olan Enfal'ın politik ve bürokratik mantığı belli olmaya başlamıştı. Bu, 'ulusal saflar' ile doğudaki ve kuzeydeki genellikle dağlık olan peşmerge kontrolündeki bölgeler arasında keskin bir ayırım oluşturmaktı. Bu bölgeler 'yasak bölgelerdi'. Buralarda yaşayanlar, yaşlarına ve cinsiyetlerine bakılmaksızın istisnasız 'sabotajcı', yani İran ajanı sayılacaktı.

'Yasak bölgede' yaşayan Kürt köylülerinin ya şehir, kasaba veya oluşturulan kamplarda yaşamaları ya da Irak vatandaşlığından atılmaları için 17 Ekim 1987'de nüfus sayımı yapıldı. Bu sayım ile 'Kürt caşhları' dışında, tüm Kürtler sabotajcı ilan edilerek, vatandaşlıktan atıldılar.

Birinci enfal: Sergeli-Bergeli

23 Şubat sabahı gün ağarırken hükümete bağlı kara kuvvetleri her yönden saldırıya geçti. O gün Sergelî'de bulunan bir peşmergenin hatırladığına göre, 'Kararg‰hı kuşatan ordu o kadar büyüktü ki sanki bölgeyi Kürdistan'ın diğer kısımlarından ayıran bir çit vardı' demekteydi.

Dokan Gölü'nün doğu yakasındaki Bingird'den başlayıp, Süleymaniye'ye ve Mawat ve Çwarte kasabalarına kadar uzanan cephe hattı, tam 64 kilometre uzunluğundaydı. Bu saldırıda ordu, hava kuvvetleri ve Enfal'ın sadece başlangıç aşamalarında görevlendirilmiş olan seçkin Cumhuriyet Muhafızları yer almıştı. Silahlı Kuvvetler'in hedefinde yalnızca YNK kararg‰hı yoktu, vadideki sayısı 25-30'u bulan köyler de hedefteydi. Mart'ın ilk günlerinde YNK'nin savunma hatları düşmeye başlayınca, köylere dalan ordu birlikleri buldozerlerle köyleri yerle bir ettiler. YNK kaynaklarına göre, bu kuşatmada 200 ila 250 arasında peşmerge ve köylü yaşamını yitirdi.

Ordu birliklerinin köylere girmesiyle halk dağlara sığınmaya başladı. Ordu güçleri ilerledikçe dağlarda saklanan halk ya teslim olmak zorunda kaldı ya da karla kaplı dağlardan İran'a doğru kaçmaya başladı. Dağlardan İran'a doğru geçmeye çalışırken yorgunluk, gıdasızlıktan ve tedavisizlikten birçok kişi yolda öldü.

Sergelî'deki kuşatmadan kurtulan YNK peşmergeleri ise Şanexşî köyünde yeni bir üs kurdular. Burası da 22 Mart'a kimyasal silahlarla vuruldu. Bir peşmerge komutanının verdiği rakamlara göre, bu olayda çoğunluğu peşmerge ailelerden oluşan 28 kişi yaşamını yitirdi ve 300 kişi de yaralandı.

Sergelîli orta yaşlı bir köylünün belirttiği gibi 'Biriktirdiğimiz her şeyi bıraktık da kaçtık. Halk paniklemiş sığır sürüsü misali dağlardan İran'a doğru ilerliyordu. Bir taraftan tepemizde gezen savaş uçaklarından saklanıyorduk, diğer taraftan yağan yağmura rağmen ilerlemeye çalışıyorduk. Bu yürüyüşte, Sergelîli altı kişi yolda donarak öldü. Diğer köylerden ise otuz kişi aynı vadide öldü' diye anlatıyordu.

Halepçe katliamı

Sergelî-Bergelî kuşatmasından sonra YNK peşmergelerinin desteğiyle, İran askeri Halepçe kasabasına girdi. YNK eski peşmergesi olan Saman Ahmet Ali Halepçe'nin peşmergeler ve İran askerlerince düşürülmesini onur meselesi yapan Irak devletinin birkaç sefer şehri geri alma girişiminde bulunduğunu, ama bunda başarılı olmadığını söyledi. Bu başarısızlıktan sonra kimyasal gaz kullanıldığını dile getiren Ali, 'Kürt örgütleri bu savaşın içinde kullanıldılar ve Kürt halkı bu savaşa kurban edildi' diye konuştu.

16 Mart sabahının ilerleyen saatlerinde Irak karşı saldırısı konvansiyonel hava saldırısı ve kuzeydeki Said Sadık kasabasından yapılan topçu bombardımanıyla başladı. Halepçe'deki çoğu aile, devam eden İran Irak savaşında hava saldırıların yaşamının doğal bir parçası haline geldiği için evlerinin yakınlarında inşa ettikleri sığınaklara girdi. Şehre atılan hardal ve fosfordan oluşan kimyasal gazlar halkın çoğunu sığınaklarda yakaladı. 17 Mart'a kadar sürdürülen bombardımanlarda 5 bin insan yaşamını yitirdi. Sadece Halepçe'de kullanılan kimyasal saldırıda 9 bin civarında insan yaralandı. Üstelik bu rakam hiçbir zaman yerel kaynaklarca doğrulanmazken, olayda ölen peşmerge ve İran askerlerinin sayısı bu rakama dahil edilmemiştir.

Halepçe katliamı, YNK peşmergelerinin Irak ordusu karşısında dirençlerini kırdı. 18 Mart gecesi Irak ordu birlikleri son kalan peşmergelere de ağır darbeler vurarak, Sergelî'yi ele geçirdiler. Ertesi gün de Bergelî aldılar.

El-Mecid'in katliam fermanı

Ali Hasan El-Mecid’in 20 Haziran 1987 tarihinde 1. , 2. ve 5. Kolordu Komutanlıkları, Emniyet Müdürlüğü ve diğer bazı sivil ve askeri kuruluşlara gönderdiği direktifte şunlar bulunmaktadır:

1. Bozguncuların, İran ajanlarının (peşmergeler) ve benzeri Irak hainlerinin (devletle işbirliği yapmayan bütün Kürtler kast ediliyor) bulunduğu bütün köyler, güvenlik nedenleriyle girilmesi yasak alan olarak değerlendirilecektir.

2. Bu bölgeler, bütün kişi ve hayvanlara kesinlikle kapalı olan ve askeri birliklerin, büromuz tarafından aksi belirtilmedikçe, istedikleri gibi ateş açabilecekleri operasyon bölgeleri olarak kabul edilecektir.

3. Tarım, hayvancılık ya da endüstriyel faaliyetlerin yanı sıra bölgeye giriş çıkışlar da yasaklanacaktır ve bütün ilgili kuruluşlar kendi yetki alanları çerçevesinde bu durumu dikkatle izleyeceklerdir.

4. Kolordu komutanları, top, helikopter ve savaş uçaklarını kullanarak bu yasaklı bölgelerde bulunan en fazla sayıda insanı öldürmek amacıyla, gece gündüz gelişigüzel saldırılar gerçekleştirecek ve bizi sonuçtan haberdar edeceklerdir.

5. Bu bölgelerde yakalanan herkes güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak sorguya çekilecek ve kendilerinden faydalı olacak bilgiler alındıktan sonra 15 ve 70 yaş arasındakiler infaz edilecek ve bize haber verilecektir.

6. Hükümete ya da parti yetkililerine teslim olanlar ilgili kuruluşlar tarafından maksimum 3 gün içinde sorguya çekilecektir, bize bildirilmek kaydıyla gerekli görüldüğünde bu süre 10 güne çıkarılabilir.

7. Danışmanlar ve Milli Savunma Taburları birlikleri tarafından el konulan ağır ve orta silahlar dışındaki her şey, yine onlar tarafından korunacaktır. Bize sayısını bildirmek koşuluyla hafif silahları tutabilirler.

 
  Bugün 20 ziyaretçi (38 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol